I want the one I can't have

20 Ağustos 2009 Perşembe



Kafa karışıklığını çok severim. Zira sıkılmazsın, oyalanacak bişey verir sana. Şimdi bu fizikçilerin de kafası karışık ya, o yüzden seviyorum onları. Kafası karışık insanı da severim ben. Düşünürler de düşünürler.
Kara delik.
Nedir? Şimdii alıyosun çok, çook büyük bi kütleyi, yine aynen o kadar küçük, küçücük bir alana koyuyosun. Bu büyük kütle Einstein'ın Uzay-Zaman'ını öyle bi büker ki, etrafındaki çoğu şeyi içine çekebilecek bir yerçekimi oluşmuş olur. Tamam fizik kısmı bitti. Ama niye bu kadar popülerler arkadaşım, dersen eğer, cevabım şu:
Kafa karıştırıyolar!
Bizim fizikçiler buna ne formül uydursak diye düşünedursun, bu kara deliklerin egosu da tavan yapmıştır haliyle. Filmlerde oynamaya falan başlamışlar en son haberlere göre. O formül bulunur mu, ne zaman? Orasını ben bilemem. Hem merak ettiğim de o değil. Evdeki malzemelerle, ölçüler bardakla kaşıkla yapamaz mıyız birer kara delik ya? Atardık bütün çöpleri falan, oh. Ama bunlar yuttukça yutuyodu sanki, var mıydı öyle bi olayları?

"Arabanın koltuğunun altında bişey var herşeyi yutuyo."

4 Comments:

cat on the wall said...

kendimi atmak isterdim o deliğe
ama şöyle bir de olgu var- acı gerçek de diyebilirsin - : kara deliğin giriş kapısında öyle büyük bir enerji varmış ki sen daha - dur lan, şurayı da bi keşfediyim- demeden önce seni atomlarına ayırıyormuş.

onun için ben zia, mikal ve eugene'nin arabasına atlamak istiyorum sadece, oradaki deliğe atlamak ...

piccolo cactus said...

Giriş kapısında demek:D
Kontrol varmış erkeksiz almıyolarmış bide.
E o da kara delik değil mi sonuçta,
ne farkı var ki.

Travis said...

güzel sahneydi:)

piccolo cactus said...

O zaman herkes bi daha izlesin. Sonra da belki kara deliğin günlük hayattaki yeri ve önemini anlatan bi yazı yazarız.