Evil Plan

26 Aralık 2009 Cumartesi

Your objective is simple: Soul Accumulation.

Your motive is a little bit more complex: Love (Yes, it works)

Stage One

To begin your plan, you must first seduce a rich and powerful ceo. This will cause the world to choke on their food, paralyzed by your arrival. Who is this evil genius? Where did they come from? And why do they look so good in a corporate suit?

Stage Two

Next, you must seize control of the internet. This will all be done from a corporate tower, a mysterious place of unrivaled dark glory. Upon seeing this, the world will fall into catatonic trances, as countless hordes of mad scientists hasten to do your every bidding.

Stage Three

Finally, you must reveal to the world your opening of the seven seals, bringing about nightmares for every man, woman and child. Your name shall become synonymous with insanity, and no man will ever again dare refuse to be your prom date. Everyone will bow before your cunning intelligence, and the world will have no choice but to send you all their money.


Want yours?

http://www.darksites.com/evilplan.php


Bir Cumartesi akşamında sıkılmış ama dışarı çıkcak hali olmayan bi insan nelerle uğraşır?

Ankara'dan bildireyim o zaman..

1 Ekim 2009 Perşembe

İlk haftayı bitirmiş üçüncü sınıf oldum. Sanırım çok zor ya bu sene. Neyse derslere gireceğiz artık, yapıcak pek bişey yok. Erasmus ayağına DBMS dersi aldım bi de, onu napcaz ya.

Bizim bölümün sınıfları çok soğuk. Hepimiz zatürre olaceyiz valla.



Lady GaGa ne değişik kadın ya, çok ilginç, sevsem mi sevmesem mi bilemedim. Burda da pek bi Emel Sayın.

Bugün ilk kez çiğköfte dürümün tadına baktım, güzeldi.


Dersten çıkınca dün, 4 saat çatıda oturduk. 3 öğün yemek yedik sadece 3 para ödedik bizim kamyoncularla. Çay may içtik arada. Sonra lan niye burda oturuyoruz diyip Kızılay'a gittik. Fikrim'e ilk kez gittim, çok hoş bişeyler çalıyodu. Güzelidi.

Bugün baya bi Mad Men izledim, 2. sezon bitiyo, 3'e geçeceğim more. Bide 30 Rock istiyorum yaa Özlem pek anlatıyo da. Alec Baldwin'i de yerim ayriyeten.

Bugün bi haftada üçüncü kez Kızılay'a otostopla gittik, çok mutluyum:)

Odanın perdeleri açılmasın. Bundan çok rahatsızım işte. Açmamayı teklif ediyorum.

Bi muz kadar ucuz neyiniz var dedim dün arkadaşa. O da muz ucuz mu dedi. Haklı. Yasemin yalan mı söyledi yani. Yalan borcu mu var bana? Demek ki yok. Dedim Yasemin sen bi Arjantin'e git gel madem dedim.

----------------
Now playing: 04 Arjantin
via FoxyTunes

Bir Eski Bir Yeni

15 Eylül 2009 Salı

Geçen bahar başlarında Eskiyeni'ye gitmiştik, orda bi şarkı çalıyodu, güzeldi, merak ettim ben de. Böyle durumlarda genelde sormadan duramam. Eskilerden gelir gibiydi, fransız bir bağyan icra ediyordu buğulu sesiylen(çok klişeyim çok, bi de icra kelimesini bir süre kullanmamayı teklif ediyorum kendime, @cat on the wall), sonuç olarak gittim sordum çok kuul servis elemanına, bilgisayarın başındaydı. Söyledi, anlamadım. Bi daha sordum, bu sefer de anlam veremedim. Sonunda bilgisayar ekranını işaret etti. Kızsam da merakım üstün gelmişti. Ama böyle isim bulduysan grubuna, müzik tarzın da biraz alakalı olsun arkadaşım. "Brazilian Girls" müş adı. Merak edenlere şarkımız burada.
Neyse, grup da fena değilmiş bi ara dinlemeyi planlıyorum.

Alakasız: Lan Kanye West ne adamsın. Adam yeni Michael Jackson olacam dediydi de sallamadıydık. Meğer ne anasının gözü, ne yere bakan yürek yakan, ne saman altından su yürüten, ne insanı suya götürüp susuz getiren adammışsın(adam'ı da bırakabilirim mesela). MJ'in kemikleri sızlıycak valla, zira Kanye'nin olayı biraz polemik, biraz popülerlik gibi. Bu seneki MTV Video Müzik Ödülleri gecesinde çıkıp Taylor Swift'e "Tamam lafını bitirebilirsin ama önce ben konuşcam. Ödülü sen almış olabilirsin amaa, Beyonce'nin vidyosu seninkini döver." tadında bişeyler demesini hayretle karşıladım. Taylor Swift'i de tanımam etmem ama pek üzüldüm sabiye, yazık lan, bi ödül alıcak onda da bir iki fazla satayım hem MJ de olacaz dedik hala bi bok yok ortada havasında biri gelip mikrofonu alıyor. Kanye, hele bi soluklan yiğenim, daha gençsin; hala yaşıyorsan, bi umut var demektir. Bunlan alakalı bir de vidyo var ki, baya hoş, izleyelim:




Bitirirken:

1. Kanye hakkında konuşmayı sevdiğim bi arkadaşım var, o yüzden
burada olan burada kalsın, aslında iyi çocuktur Kanye.
Daft Punk'la da çalışmışlığı var hem.

2.
Firefox'un Google ve Blogger'a kastı nedir,
bileniniz var mı?
Hayır yani bilelim, mantıklıysa saygı duyarım.

3. Acaba Brazilian Girls bu isimle beklentileri
düşürüp beğeniyi maksimumlama amacında mıdır?

Staj Raporu

13 Eylül 2009 Pazar

Hm uzun olmuş yazmayalı. Ne çok şey var görülcek daha hayatta, bizse bilgisayar başında vakit öldürüyormuşuz meğer. İnsan var, hayatlar var, yaşanacak güzel duygular...öeh yok bu geyiğe girmem, kimse yaptıramaz bunu bana. Zaten bi baktım da önceki yazılarımda hafiften bir İclal Aydınlık mı gördüm bana mı öyle geldi karar veremedim. N'oolur olmasın ya. Geçenlerde stajdan bi arkadaşım baya bi kaydı da ona, ben de en sevdiğim şiirinden bir kupleyle yad edmiştim İclal'imi,
"Ben seni seviyordum, sen bilmiyordun.."
gibisinden birşeydi. Tabi o havayı vererek okunmalı. Merak eden gelsin icra edeyim. O değil de cidden evde pinekleyeceğime iyi ki gitmişim staja lan ne büyük değişiklik oldu. Mesela yüksek lisans fikrine karşı olan önyargım bir anda mucizevi bir şekilde yok oldu. Hatta kendisiyle aramız baya iyi bu aralar. Çalışmak berbatmış zira. Lan bütün gün ofistesin, telefonlar susmak nedir bilmiyor, herkes saati 6 etmeye bakıyor, kimsenin iş falan yapmak istediği yok. Ve en kötü tarafı da altı buçukta uyanmak. Iyk. Zaten vaktin yok sosyal aktiviteye, olsa da halin kalmıyo ki yapıcak. Napsak da çalışmasak. Bi yerden yüklü bi para kaldırsak herşey keyfe keder olacak ama, du bakalım. Yeri gelmedi ama içimden geldi olmaz mı, buradan stajımı katlanılabilir kılan, İkinci İşlem'de çalışan Halil Abi, Cingöz Abi, Muzaffer Abi, Ömer Abi, Bahri Abi, Uğur Abi, Öner ve Mustafa'ya selamlarımı göndermek istiyorum. Halil Abi o çayları bi şekilde geri ısmarlıycaz sana, gelip bulcaz hangi vardiyadaysan:). Neyse çok melankolik oldum ben, ama güzeldi lan, en azından insanlardı, umarım işlerini biraz kolaylayabilmişizdir. Evet, kasa koli taşımak, bisküvi dizmek gibi egzersizlerin yanı sıra, edebi yönüme de katkı sağladım, bir çok kitap okudum. Bence bunları staj raporumun conclusion kısmına yazmalıyım, mükemmel olur. Hocam ben şimdi naptım, hmm, ayak işi yaptım, işçilere yardım ettim, kitap okudum, haa bi de bol bol bisküvi kek çikolata yedim. Evet.

-O değil de keşke böyle yazılsa staj raporları, tey tey-

21 Ağustos 2009 Cuma



Fark etmez. Tek söylediğim buydu. Soğanlar bile bu kadar acımasız değildi gözlerime. Hem jülyen usulü soğan da neyin nesi, küp neyine yetmiyor, sevgili Emine S. Beder? Bir soğanı jülyen doğrayamazsın ki, çünkü katmanlar halindedir, dünya gibi. Sadece onun dünyasıyla uyumlu olmak istiyor, düşüncelerini beğenmediğimi hissettirerek saygısızlık etmekten korkuyordum, karar vermekten gizli bir haz aldığını hissetmiştim, o zaman neden onu mutlu etmeyeyim ki dedim içimden. Egosu böylece tatmin olurdu, o da belki daha sevecen olurdu. İyi niyetliydim. Domatesler rendenin deliklerinden sonsuzluğa yollanırken hissettiğim tam olarak bunlardı, müşfiktim, iyi niyetliydim. Şimdi bu domatesler suyunu salacak, o zaman sıcak suyu az koymalı. Ne az geliyordu ona, ne yetmiyordu, hayatın tüm kalıntıları onundu. Keskin bir bıçaktı o, kalıntıları kazıyan. Keskin bir acı! Elimden süzülen yaşam domateslere karışırken aklıma eski günler geldi, geçmiş; okyanusuma karışmaktan sıkılmış ufak bir dere gibi, kaderine isyan etmekte geçmişim, herşeyi kendine saklamak ister sadece. Hıh, dedim içimden. Mümkün olsa da kendine kalsan, her ne kadar küçük de olsan, arada canımı sıkmaya yeter tabiatın. Dokunmasan bana, ayırsak yatakları, aksan bir başka okyanusa. Ama sonra baktım kendime tencerenin parlak tabanından, konuştum kendimle. Kendim dedi ki kendime, yolunu çevirsen de sana akar bu dere, fark etmez.

20 Ağustos 2009 Perşembe



Uzanan bir köprü ol boğazın üstüne
Halatlarından kaysın sivrisinekler
Yavaşça düşüp yere
Konsunlar bir Volga'nın üstüne
O ara titre biraz, kendine gelsin öndeki Benz
Belki ilerlemek gelir aklına
Sıcak Ağustos sabahında
Bir sen misin işi olan
Kendini çok büyük görüyorsun bana sorarsan.


Kaldır at kendini artık burdan, n'olur.

I want the one I can't have



Kafa karışıklığını çok severim. Zira sıkılmazsın, oyalanacak bişey verir sana. Şimdi bu fizikçilerin de kafası karışık ya, o yüzden seviyorum onları. Kafası karışık insanı da severim ben. Düşünürler de düşünürler.
Kara delik.
Nedir? Şimdii alıyosun çok, çook büyük bi kütleyi, yine aynen o kadar küçük, küçücük bir alana koyuyosun. Bu büyük kütle Einstein'ın Uzay-Zaman'ını öyle bi büker ki, etrafındaki çoğu şeyi içine çekebilecek bir yerçekimi oluşmuş olur. Tamam fizik kısmı bitti. Ama niye bu kadar popülerler arkadaşım, dersen eğer, cevabım şu:
Kafa karıştırıyolar!
Bizim fizikçiler buna ne formül uydursak diye düşünedursun, bu kara deliklerin egosu da tavan yapmıştır haliyle. Filmlerde oynamaya falan başlamışlar en son haberlere göre. O formül bulunur mu, ne zaman? Orasını ben bilemem. Hem merak ettiğim de o değil. Evdeki malzemelerle, ölçüler bardakla kaşıkla yapamaz mıyız birer kara delik ya? Atardık bütün çöpleri falan, oh. Ama bunlar yuttukça yutuyodu sanki, var mıydı öyle bi olayları?

"Arabanın koltuğunun altında bişey var herşeyi yutuyo."